Ariette’nin yolculuğu gezegenleri
merakıyla başlamıştı. İlk yolculuğu kırmızı gezegene gerçekleşti. İlk ayak
bastığında müthiş huzurla doldu içi, sıcacık zemine uzandı. Uyudu. Uyurken
rüyalar görüyordu, rüyalar görürken geliştiğini hissediyordu. Bazen kabus görse
de, cennetteymiş hissiyle güzel kokular ve güzel duyguların içinde dans
ediyordu. Kabuslarından biri çok içine işlemişti. Kırmızı gezegenin her
yanından sıcak dalgalar geliyor ve Ariette’nin yönetemeyecek şekilde
bunalmasına sebep oluyordu ve bu sıcak dalgalar sanki onu bu gezegenden
sürükleyip boşluğa atmaya çalışıyordu. Aniden uyandı ve kırmızı gezegende
olduğunu görünce içi rahatladı. Burayı seviyordu, huzurluydu, güvendeymiş gibi hissediyordu.
Zaman geçtikçe, bu gezegende meydana gelen olayları yöneten birinin olduğu
fikri içine düştü. Olaylar her an değişebiliyordu ancak sanki yönetebilir
tondaydı. Gezegenin sahibinin varlığından emin olmak için bedeninden sinyaller
göndermeye karar verdi, belki cevap alabilirdi. Önce ayaklarıyla tepinmeye
başladı, hüzün rüzgarı geldiğinde ağladı, sevinç rüzgarı geldiğinde gülümsedi.
Bazen elleriyle gezegenin duvarlarına dokundu. Bir gün elini uzattığında, diğer
taraftan büyük bir elin de karşılık verdiğini farketti. Bir gün uykudan kalkıp
gerinirken ayaklarını uzattığı sırada yine görünmez bir el farketti. Daha da emin
olmaya başladı, gezegenin dışında birinin yaşadığına. Yavaş yavaş bu
dokunuşlar, karşılıklı paslaşmalar arttı. Ariette bedenen de büyüdüğünü
hissediyordu. Bu gezegen onu besliyordu. Ona bakıyordu. Beynini ve vücudunu
geliştiriyordu. Ariette bir gün dolaşırken, ani gelen hüzün hortumunu
uzaklardan gördü. Yer sarsılıyordu, şiddetli rüzgar esiyordu. Bu doğa olayı ona
rüyasını hatırlattı, bu gezegene ilk geldiği günlerdeki rüyasını. Es-ra’nın
evinin balkonundan dışarı bakıyordu, çamaşırlar sallanıyor, hava gündüz vakti
kum rengine dönmüş şekilde, kumlu rüzgar esiyordu dışarda. Es-ra geliyordu.
Çamaşırları kirletiyordu kumlar ancak yerdeki kirli sular akıyor ve sokaklar
temizleniyordu. Ariette ise dışarıyı hafif hüzünle izliyordu. Olacaklardan
hafif tedirgin ama temizliğin başladığını görüyordu. Yağmur geliyordu rüzgarla
karışık.”Es-Ra!” dedi, süpür buraları yağmurla! İzleyiciydi sadece. Rüyasından
sıyrıldı, yer şiddetle sarsılıyordu, yağmur çiselemeye başlamıştı, gök
gürültüsü hıçkırık gibiydi. Yağmur sağanağa dönüştü. Her yer su oldu. Ariette
hortumun etkisiyle savruldu, çukura düştü. Çukur sağanak yağmurun etkisiyle
suyla doldu. Ariette suyun içinde kaldı, denizde gibiydi. Altın rengine
dönüştüğünü gördü. Yuvarlak bir top haline geldi suyun için, çok parlak altın
bir top. Gelecekteki 20’lik halinde bunu rüyasında görecekti. Çok değerli top,
cenin Ariette. 20 yaşına geldiğinde bu anlarını rüyaları vasıtasıyla
hatırlayacaktı. Onları anlama yolculuğuna çıkacağı vakitte hayatı yine
değişecekti.
Ariette’yi kırmızı gezegen
besledi, büyüttü. Gün geldi, fazla büyüdüğünü hissetti ve ordan sıkılmaya
başladı. Ancak yine de çıkmak istemedi. 20 gün kadar gitsem mi kalsam mı diye
düşündü. Ancak en sonunda daha fazla burda yaşayamayacağına ve yeni bir
gezegene gitmenin vaktinin geldiğine karar verdi. Yeşil gezegene gidecekti.
Uzaklardan pek güzel görünüyordu, oranın da karışık ve toz bulutlarından
görünmediği zamanları olduğunu görüyordu ancak o gezegende kendi cinsinden bir
sürü canlının olduğunu görüyordu. Kırmızı gezegendeki gibi yalnız kalmayacaktı.
Kırmızı gezegen küçüktü. Yalnız yaşamak gerekiyordu ancak yeşil gezegen hiç
öyle görünmüyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder