Başlıktan da anlatılacağı üzere yöneticilerimizden bahsedeceğim ve şirketimizin tutumundan.
İş yerinde oldukça yoğun çalışırız genelde. Kendi adıma robot gibi çalışırım, konuşmadan, bitirmeye odaklı bir şekilde, elimden geldiğince de özenli çalışırım. Nerdeyse olan bütün enerjimi veririm, eve gelince de hiç halim kalmaz. Kısa mesafe koşucusu gibi hareket ederim, tüm enerjimi verdiğim için uzun saatler çalışamam, dinlenmem gerekir. Zaten çalışmak yaşamımın amacı değildir, araçtır benim için.
Önce bugünkü olayı anlatayım. Bugün baya sorunlar çıktı. Başka kurumlar da , kendi hatalarını geç bildirdiler. Tabi koşturmaca falan. Bir üstümüz de telaşlandı ve o diğer kuruma kızıyoruz, son anda sıkıntı çıkıyor diye. İki üstümüz geldi, bir anda sesi yükseldi, "Başkalarına kızacağımıza kendimize bakmamız lazım, Neyse şimdi konuşmayayım çarşamba günü konuşacağım çünkü bir şeyler söylersem kötü şeyler söyleyeceğim " dedi. İş yerinde de nispeten yeni olduğumuz için, bu yöneticinin de böyle olduğunu tahmin ediyorum ama yine de görmediğim için, içimden sinirlendim. Öylece işime devam ettim, konu direk benimle ilgili olmadığından da hiç bakmadım zaten; ama o ses yükselmesi neydi ya. Tam bir cadı gibi oluyor insanlar. Kendi adıma ben de öyleyimdir
ama bence yönetici olmak demek,
stres yönetimi demek
sorunları görüp, onları çözmeye çalışmak demek
kökten çözümler geliştirmek demek
Yoksa çok kolay suçlamak, oysa ki bizim birimdeki çoğu insan özveriyle çalışıyor ama bunu göremeyenlere yöneticilik görevi verilmese keşke.
Çok işin olduğu yerde çok hata olacaktır. Öyle gereksiz yazı istekleriyle, ıncıkla cıncıkla böleceksin insanları, sonra da mükemmel olmalarını isteyeceksin, yok böyle bir şey. Daha fazla hata çıkacaktır.
Düşünüp duruyorum, bu her yerde var. Daha kötüleri var, ki ben gerçekten çevreye baktığımda iyi bir bölümde çalışıyorum ama kimsenin kimseye bağırmadan çalıştığı, bağımsız çalışabileceğim ortamın hayaliyle yanıp tutuşuyorum. Çözüm, kendi işimi yapma isteği olarak kendini gösteriyor ancak peki ya kendi işimizi kuramazsa çözüm ne?
Sanırım kurum kültürü oluşturmak gerekiyor. Bu kurum kültürünün "sürekli gelişim" i içermesi gerekiyor. Japonlardan çıktığı ileri sürülen "Toplam Kalite Yönetimi " gibi yönetim anlayışları benimsenmeli ki, hem insan ilişkilerinde sürekli gelişim, hem işin yapısında "sürekli gelişim " olmalı.
Bir de yöneticiler, hem asker gibi tam itaat bekleyip hem de yaratıcılık beklenmesin lütfen ya. Bunların ikisi bir arada olamaz. Bunu kabullenin artık, yöneticiler! Hem şunu yap bunu yap diyorsunuz, hem de yaratıcılık istiyorsunuz ama düşüncemizi söylediğimizde de bağırıp çağırıyorsunuz! Lütfen ya, kendinizi gelin artık! Yaratıcılık istiyorsanız, asker gibi olmayı beklemeyin lütfen!
Artık bu zamanda bence askerin bile yapısını değiştirmesi lazım yoksa hiçbir değişim gelişim geçirmeden insan insanı yiye yiye geçer bu hayat. Böyle koşulsuz şartsız emre itaat bekledikçe, karşındakinin insan olduğunu, onun düşüncelerinin olduğunu kabul etmedikçe; gelişim falan olmaz.
Yorumlar
Yorum Gönder