Ariette’nin yolculuğu gezegenleri merakıyla başlamıştı. İlk yolculuğu kırmızı gezegene gerçekleşti. İlk ayak bastığında müthiş huzurla doldu içi, sıcacık zemine uzandı. Uyudu. Uyurken rüyalar görüyordu, rüyalar görürken geliştiğini hissediyordu. Bazen kabus görse de, cennetteymiş hissiyle güzel kokular ve güzel duyguların içinde dans ediyordu. Kabuslarından biri çok içine işlemişti. Kırmızı gezegenin her yanından sıcak dalgalar geliyor ve Ariette’nin yönetemeyecek şekilde bunalmasına sebep oluyordu ve bu sıcak dalgalar sanki onu bu gezegenden sürükleyip boşluğa atmaya çalışıyordu. Aniden uyandı ve kırmızı gezegende olduğunu görünce içi rahatladı. Burayı seviyordu, huzurluydu, güvendeymiş gibi hissediyordu. Zaman geçtikçe, bu gezegende meydana gelen olayları yöneten birinin olduğu fikri içine düştü. Olaylar her an değişebiliyordu ancak sanki yönetebilir tondaydı. Gezegenin sahibinin varlığından emin olmak için bedeninden sinyaller göndermeye karar verdi, belki cevap alabilirdi...
.... Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir “diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını? (Elif Şafak )